Elazığ Masaj Salonu
Elazığ Masaj Salonu
Elazığ Masaj Salonu “Evet, bu cümle her şeyi anlatıyor, sanırım.” J ayne Ann Krentz “Bu son derece makul bir amaç ve görünüşe bakılırsa amacına ulaşmışsın. Tebrikler. İyi geceler, Julius.” Çantasını omzuna asıp merdivenlere yöneldi. Julius’un ayakkabılarının çıkardığı çakıl sesini duyar duymaz durdu. Arkasını dönünce Julius da durdu. “problem değil.” dedi bir çırpıda. “Kapıya kadar getirmene gerek yok.” “Seni eve bırakacağımı söylemiştim. İçeri girene kadar eve varmış sayılmazsın.”
Nedendir bilinmez birden öfkelendi Grace. “Bana karşı bir sorumluluğun yok.” “Sen eve girene kadar var.” Julius bekliyordu. Grace, elindeki anahtarlarını sıkı sıkı tutuyordu. “Centilmence bir şey meydana getirdiğin için seni terslediğime inanamıyorum. Özür dilerim, Tanrım. Ne kadar da görgüsüzüm. Teşekkür ederim.” “Rica ederim.” Adam, Grace’i, bir sonraki hareketini yapsın diye şafağa kadar orada bekleyecekmişçesine öylece dikiliyordu ay ışığında. “Pekâlâ.” dedi Grace. “Kapı.” tekrar dönerek merdivenleri bir çırpıda çıktı.
Elazığ Masaj Salonu
Elazığ Masaj Salonu Julius, onu tedirgin etmeyecek bir mesafede takip ediyordu. Grace, çantasından anahtarları çıkarıp kapıyı açtı ve eşikten içeri geçerek ışığı yaktı. İki ışık sıcak, rahat görünen evin girişini aydınlattı. Anası son dekorasyonunu meydana getirdiğinda, Grace ve Alison, onun, yaşamının köy evi dönemine girdiğini söylüyorlardı. Yerde eskitme ahşap döşemeler vardı. Bal rengi bir halının üzerinde yumuşak, deri bir kanepe ve iki bol minderli koltuk, taş şöminenin dibindeki büyük bir pirinç sepetin içinde ise soğuk ve karanlık şöminenin odunları duruyordu.
Duvarlarda Cloud Lake’in kıyılarındaki eski taş evleri, Nefes Al ahşap rıhtımları ve eski kayıkhaneleri gösteren manzara resimleri asılıydı. Eve gelen konukların çoğu, gölün en güzel görüntüsünü oluşturan terk edilmiş Cloud Lake Inn Oteli’ni gösteren bir tablonun olmadığını fark etmiyorlardı. Grace bir defa daha Julius’a yüzünü döndü. Verandanın ışığı adamın altın-kahverengi gözlerine gölge düşürüyordu. Grace onun, evin her teferruatını ezberlemeye koyulduğunu görebiliyordu. Yüzündeki ifadeyi anlatacak bir sözcük bulmaya çalıştı, nihayetinde bu ifadeyi aç sözcüğüyle tanımlayabileceğini düşündü. O sulara girme, dedi kendi kendine. Onu doyurmaya kalkarsan buralarda takılmaya başlar.